Karar gazetesi yazarları önceki gün DEVA Partisi Lideri Ali Babacan ile buluştu. Buluşmaya katılan Karar gazetesi yazarı Yusuf Ziya Cömert “Bitti mi bu tarz-ı siyaset?” başlıklı bir köşe yazısı kaleme alarak “Peki şimdi ne olacak? Dükkânın kapanması mı gerekiyor?” diye sordu.
Cömert yazısında “Ekonominin böylesine bozulduğu, üst üste alınan yanlış kararlarla şirazesinden çıkarıldığı bir dönemde insanlar Deva’ya yönelebilirdi” dedi.
Yusuf Ziya Cömert’in yazısı şöyle:
Deva Partisi ilk kurulduğu sıralar bu partinin ve lideri Ali Babacan’ın arz edeceği siyasetin toplumda bir karşılığı olabileceğini düşünmüştüm.
Ali Babacan’ın bilhassa ekonomi alanında başarılı bir yönetim tecrübesi vardı. Babacan ekonominin başındayken Türkiye’nin milli geliri 12 bin doların üzerine çıkmıştı.
Ekonominin böylesine bozulduğu, üst üste alınan yanlış kararlarla şirazesinden çıkarıldığı bir dönemde insanlar Deva’ya yönelebilirdi.
Deva’nın ve Ali Babacan’ın siyasi çizgisi temizdi, yolsuzluk, adaletsizlik gibi arızalardan azadeydi, toplumun herhangi bir kesiminin öfkesini tahrik edecek bir hikayesi yoktu, ülkenin hemen tamamına hitap edebilecek vasıfları haizdi.
14 Mayıs seçimlerinde bu olumlu niteliklerin muhataplarına iletilemediği anlaşıldı.
Ya da iletildi de o gün için toplumun öncelikleri farklıydı, lakayt kaldılar.
Peki şimdi ne olacak? Bitti mi bu tarz-ı siyaset.
Dükkânın kapanması mı gerekiyor?
Önceki akşam Karar yazarları olarak Ali Babacan’ın davetine icabet ettik ve bu soruların cevabını aradık.
Evvela ekonomi konuştuk.
Heterodoksiden rasyonel ekonomiye geçiş nasıl gidiyor?
Mehmet Şimşek ve ekibinin izlediği yol ekonomik krizi, enflasyon illetini tedavi etmeye yetecek mi?
İlk aylarda izlemişler; yorum yapmamışlar.
Ama bundan sonra yanlışları dile getirmeyi ihmal etmeyecekler.
Özetle, şu andaki ekonomi yönetiminin faiz politikalarıyla, getirilen yeni vergilerle yapmaya çalıştığı şey enflasyonla mücadelenin sadece bir boyutuna tekabül ediyor ve salt bu politikayla başarılı bir sonuç almaları mümkün değil.
Başka ne yapmaları lazımdı?
Şeffaflık.
Mesela TÜİK, istatistikleri doğru yapacak.
İhaleler açık yapılacak, denetlenebilir olacak.
Kim kime ne veriyor ne alıyor herkes bilecek.
Keza tasarruf.
Sadece şeffaflık bile, ihalelerin bedelleri kamunun gözü önünde belirleneceği için büyük tasarruf sağlar.
Hukuk devleti, adalet…
Bu ortamda yabancı sermayenin kalıcı bir şekilde Türkiye’ye gelmesi çok zor.
Bugün yerli sermayemiz bile dışarıya çıkmayı düşünüyor.
Kimse yatırım yapmak istemiyor.
Moody’s’in Türkiye’nin B3 olan kredi notunu durağandan pozitife yükseltmesi ne anlama geliyor?
B3’ün not olarak anlamı ‘çok spekülatif.’
Biz eksi 5. Kattayız. Yani çok aşağılardayız.
Notumuzun durağandan pozitife çevrilmesi asansörün yukarı doğru hareket etme ihtimali olduğu anlamına gelir. Ama hala eksi 5.’teyiz. ‘Yatırım yapılabilir’ durumda değiliz.
Gelir dağılımındaki bozulma en önemli sorunlardan biri.
Son beş yılda en üstteki yüzde 20 daha da zenginleşmiş.
Diğerleri ya yerinde saymış ya fakirleşmiş.
Deva 31 Mart seçimlerine kendi belediye başkan adaylarıyla giriyor.
Başka partilerin adaylarına kaybettirmek ya da kazandırmak gibi bir gündemleri yok.
Ali Babacan sahada. Urfa, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta depremzedelerle bir araya gelmişler.
İstanbul’da birkaç ilçede program yapmışlar. Nabız tutmuşlar, dert dinlemişler.
Halkın ilgisi nasıl?
14 Mayıs’a nispetle daha olumlu.
Sohbet sırasında not tutmadığım için Babacan’dan tırnak içinde cümleler aktarmadım.
Hatırladıklarımı yazdım.
Sohbetin tamamından çıkardığım sonuç yazının başında sorduğum “Peki şimdi ne olacak? Dükkânın kapanması mı gerekiyor?” sorularının cevabı sayılır.
Kısa vadeli düşünmüyor Babacan.
Yakından izliyor. Siyasetin içinde aktivitesini sürdürüyor. Sorunları tespit ediyor, çözümler üretiyor.
Hiçbir şekilde, bir hayal kırıklığı, bir yılgınlık, bir yorgunluk alameti yok.
Deva’yı yeni kurdukları günlerdeki gibi…
En önemlisi… Babacan’ın Türkiye’nin geleceğinde Deva’nın etkili olacağına dair özgüveni.
Deva’nın Türkiye’nin geleceğinde etkili bir rol alma ihtimali iyi bir şey mi?
Bence iyi bir şey.